a little love letter to "how" / "nasıl"a bir aşk mektubu
how does it? how do we? how do i? / o nasıl? biz nasıl? ben nasıl?
Before some big changes, life does this funny thing - where anything possible can seem like it will fall apart, and not only fall apart, for that would be a gentle crash, no. I mean, everything is burning and every little possibility is magnified in the terrors of the mind, and all the organs are bloating up or maybe shrinking, until the individual creature is non existent, or too afraid to live for any consequence of any kind.
Yeah, you heard that right.
How is it that change in itself is something Spirit yearns for, yet human is so afraid of? Isn’t it funny that both exist inside the form of the human?
I guess this whole year has been a whirlwind of a neverending tale, that continually says it’s all “falling apart”. Nothing to do. Nowhere to go.
Does it just all begin and end inside the bed under covers, always with cold feet but a warm chest?
Falling apart. Yes I have heard of this before. When things seem to be falling apart they are actually coming together, more correctly than before. More in the “this is how it’s actually meant to be” kind of way. The falling apart effect is just purely how my little mind interprets all these experiences which seemed to happen one after another without much break, so much so that, I found myself to be deeply out of touch from a lot of my essence. Or calling? My feet couldn’t guide me as it seemed like the paths were indefinitely crossed out of my own gates.
So. Falling apart.
How?
Ah I wish I could give you an analysis. This is just not that kind of space, but even if it happened, then, it would still be in the way I feel what falling apart even represents. You have google for that now, the new mind god out there helping everyone with distortions and accuracy. Both and neither. A classic.
I have lived a life that always felt like a constant movie, especially when I wasn’t trying to live anyone else’s movie, or what my movie was in the way they thought.
Every week or even every day there is at least a moment inside of my mind that something is falling apart. Worrying blob as I call myself sometimes, you may get the image of a little melty creature with striking facial expression of constant shocked goggly eyes and tilted eyebrows.
A duality I love in life is how little surprised one can be at events, yet also shocked at the turnaround. Everything in our world happens all at once. We don’t have a choice in this matter. So of course, by accepting the “falling apart”ness, I am not running away from all that I end up feeling.
It’s just challenging sometimes.
I used to look up to anyone I thought was wise and had learnt all these lessons as, they have reached a point of not having any worries, not having any fears, and transcended this thing called “ego”. I truly have been that little child who grew up looking up to anyone without ever questioning any further, the image was sold to me- as well as the energy I read.
It wasn’t incorrect what I saw. It was just that everyone is in constant duality.
So until I ended up in environments with people I so looked up to (to the point my mind said I am too young and inexperienced to be near certain type of people, as mind does), I got to go through these wild adventures into everyone.
I mean. So wild. I know it’s tempting, and I know you can imagine, if you know a little about me, how adventurous my spirit has been, to also have experienced the “falling apart”ness so often. Hang in there. Maybe one day.
Yes it has been wild. Wild doesn’t mean it has been amazing. At least not always, no. I learnt that everything I look up to had sides to it I could only see by going deeper into them. Through those discoveries, I saw everything within me, in a whole another depth too.
The awakening sensation. The feeling of expansion, with psychedelics, with music, with intimacy, falling in love, heartbreaks, being one with our passion, seeing such marvellous sights of Earth. You know all of these things that truly open up our eyes never to return to what was again. Though not forgotten.
As I said, life loves its movement. So does Spirit. Spirit is life afterall. But for us, we just want to be able to shape it in the way we want to. I am not saying there aren’t things we can’t do to contribute to our life. We shape it together.
Human and Spirit, two collaborators who truly merge so beautifully, with a lot of dissonance yet a lot of unity.
So, I started this whole thing with how. Right.
How is anything just, as it is?
How is love so confusing?
How is awakening an endless loop that isn’t just for one lifetime of its own but for the constant cycle of all life and all matter and all non matter?
How is it that I am freaking out about so many things yet I am more me than I have ever been?
You wanna know something I find amusing?
I don’t care about the answers. I love that questions linger within as we inherently always know the answers. We just get cloudy sometimes. My fears cloud my knowing. My worrying blob takes me away from my “deserving”ness. Of all that is meant to be.
How? Because…. Yes, I love being human. I am finding it damn scary sometimes, yet I learnt that it doesn’t diminish my spirituality or my knowing. Living my duality does not lessen my wisdom nor the beauty that comes my way. Worry does not take love away from the equation.
We are not here to get rid of something. It’s so silly to treat certain things in such unwanted ways, that if you imagined those things were alive, they would be crying in all the corners of the Earth, with only one question inside of them;
“How is no one wanting to acknowledge or love me like they love love?”
(the love that is identified with all the loveliness, you know. because it seems even love is distorted in the way it is interpreted.)
So yes.
A lot has been falling apart on my end. I am more quiet because of it. Sometimes I feel like I am losing touch with so many things I hold dear in my life. Sometimes I am forgetting, or I am forgotten. Sometimes I don’t feel like anyone is waiting knowing that I will return. Not that anyone ever needed to. I guess I say that more from a viewpoint with my artistry.
But despite it all.
The candle is brighter, as one, somehow. I used to have a whole room of it.
It has been one single candle helping my feet continue walking even without a specific path in front of me. Nothing visible, yet I am seeing.
How?
Life.
Bazı büyük değişikliklerden önce, hayat bu komik şeyi yapar - mümkün olan her şeyin parçalanacağı, hatta parçalanmak ne demek az bile anlatımı, çünkü parçalanmak hafif bile bir kaza olur, hayır. Demek istediğim, her şey yanıyor ve her küçük olasılık zihnin dehşetinde büyütülüyor ve tüm organlar şişiyor ya da küçülüyor, ta ki tek tek bu varlık var olmayana ya da herhangi bir tür sonuç için yaşamaktan çok korkana kadar.
Evet, doğru duydunuz.
Nasıl oluyor da kendi içindeki değişim Ruhun özlediği ama insanın bu kadar korktuğu bir şey oluyor? Her ikisinin de insan formunda var olması komik değil mi?
Sanırım bütün bu yıl, sürekli olarak her şeyin “parçalandığını” söyleyen bitmeyen bir masalın kasırgasıydı. Yapacak bir şey yok. Gidecek bir yer yok.
Her şey yatağın içinde, örtülerin altında, her zaman soğuk ayaklarla ama sıcak bir göğüsle başlayıp bitiyor mu?
Dağılıyor. Evet bunu daha önce duymuştum. Her şey parçalanıyor gibi göründüğünde, aslında eskisinden daha doğru bir şekilde bir araya geliyorlar. Daha çok “aslında böyle olması gerektiği” türünde. Parçalanmanın etkisi, küçük zihnimin, birbiri ardına çok fazla ara vermeden gerçekleşmiş gibi görünen tüm bu deneyimleri nasıl yorumladığıdır, öyle ki, kendimi özümün çoğundan derinden kopuk buldum. Ya da benim arayışımdan? Ayaklarım bana yol gösteremedi, sanki yollar süresiz olarak kendi kapılarımdan çizilmiş ve uzaklaşmış gibi görünüyordu.
Böyle. Dağılmak.
Nasıl?
Keşke size bir analiz yapabilseydim. Bu sadece o tür bir alan değil, ama olsa bile, o zaman, parçalanmanın neyi temsil ettiğini hissettiğim şekilde olurdu analizim. Artık bunun için google'ınız var, oradaki yeni zihin tanrısı herkese çarpıtarak ve doğrulukla yardım ediyor. İkisi de ve ikisi de. Bir klasik.
Her zaman sürekli bir film gibi hissettiren bir hayat yaşadım, özellikle de başkasının filmini ya da filmimin olması gerektiği gibi düşündükleri şekilde yaşamaya çalışmadığım zamanlarda.
Her hafta, hatta her gün aklımın içinde bir şeylerin dağıldığına dair en azından bir an varoluyor. Bazen kendimi o eriyen endişe yaratığı gibi görüyorum, gözleri şişkin şaşkın bakan, kaşları çarpık yüz ifadesi de öyle hayal edebileceğiniz, endişe yaratığı.
Hayatta sevdiğim bir ikilik, kişinin olaylara ne kadar az şaşırdığıdır, ancak bir yandan da şok olabildiğidir her köşede. Dünyamızdaki her şey aynı anda, bir anda oluyor. Bu konuda başka seçeneğimiz yok. Bu yüzden elbette "parçalanma" hissini kabul ederek, hissettiklerimden kaçmıyorum.
Bazen sadece zor geliyor.
Bilge olduğunu düşündüğüm ve tüm bu dersleri öğrendiğim o öyle baktığım herkese, hiç endişe duymama, hiç korkmama noktasına geldikleri ve “ego” denen bu şeyi aştıkları için saygı duyardım, ya da öyle gördüm işte. Gerçekten, daha fazla sorgulamadan herhangi insana bakarak büyüyen o küçük çocuktum, görüntü bana satıldı - okuduğum enerjinin yanı sıra.
Gördüğüm şeyler de yanlış değildi - bilgelerdi. Sadece herkes sürekli dualite içindeydi, içinde.
Bu yüzden, çok saygı duyduğum insanlarla olan çevrelere girene kadar (hatta aklımın dediği şey o zaman, belirli türden insanlara yakın olamayacak kadar genç ve deneyimsizim-di), bu vahşi ya da deli dolu dediğimiz maceralardan geçmem gerekiyordu, insanların içlerine doğru.
Demek istediğim. Çok vahşi (bu ingilizcede daha çok uyuyor, fakat çılgın tam anlatmıyor demek istediğimi, deli dolu ve vahşi arasında kaldık). Cazip olduğunu biliyorum ve benim hakkımda biraz bilginiz varsa, ruhumun ne kadar maceraperest olduğunu, aynı zamanda “parçalanma” hissini bu kadar sık yaşadığımı hayal edebileceğinizi biliyorum. Dayanın biraz. Belki bir gün devam eder anlatırım.
Evet, deli doluydu. Vahşi, harika olduğu anlamına gelmez. En azından her zaman değil, hayır. Baktığım her şeyin, sadece onların derinliklerine inerek görebildiğim yanları olduğunu öğrendim. Bu keşifler sayesinde içimdeki her şeyi bambaşka bir derinlikte gördüm.
Uyanma hissi. Psişedeliklerle, müzikle, samimiyetle, aşık olmakla, kalp kırığıyla, tutkumuzla bir olarak, Dünya'nın bu kadar muhteşem manzaralarını görme genişleme hisleriyle. Bilirsiniz, bir daha asla eskisine dönmemek üzere açan gözlerimizle. Unutulmasa da aslında hiçbir şey.
Dediğim gibi, hayat o hareketi ve değişimi sever. Ruh da öyle. Ruh zaten hayattır yani. Ama biz işte sadece onu istediğimiz şekilde şekillendirebilmek istiyoruz. Hayatımıza katkıda bulunmak için yapamayacağımız şeyler olmadığını söylemiyorum. Birlikte şekillendiriyoruz hayatla.
İnsan ve Ruh, gerçekten çok güzel birleşen, çok fazla uyumsuzlukla ama çok fazla birlikteliğiyle varolan iki işbirlikçi.
Ben de her şeye nasıl, ile başladım. Doğru.
Her şey olduğu gibi nasıl olur?
Aşk nasıl bu kadar kafa karıştırıcı?
Sadece bir yaşam döngüsüne ait değil de, bütün yaşamların içinde tüm maddenin ve tüm maddesizliğin sürekli devam ediyor olan sonsuz bir döngüyü uyandırmak nasıldır?
Nasıl oluyor da bu kadar çok şeyden korkuyorum ama aynı zamanda hiç olmadığım kadar ben olarak hissediyorum?
Tatlı bulduğum bir şey bilmek ister misin?
Cevaplar umurumda değil. Cevapları doğal olarak her zaman bildiğimiz için soruların içte kalmasını seviyorum. Bazen sisleniriz. Korkularım bildiğimi bulanıklaştırıyor. Endişe verici damlalarım beni “hak eden"liğimden uzaklaştırıyor. “Olması gereken” her şeyden.
Nasıl? Çünkü.... Evet, insan olmayı seviyorum. Bunu bazen çok korkutucu buluyorum, ancak bunun maneviyatımı veya bilgimi azaltmadığını öğrendim. Dualitemi yaşamak bilgeliğimi ve yoluma çıkan güzelliği azaltmaz. Endişe, aşkı denklemden uzaklaştırmaz.
Bir şeylerden kurtulmak için burada değiliz. Bazı şeylere bu kadar istenmeyen şekillerde davranmak o kadar aptalca ki, eğer o şeylerin canlı olduğunu hayal etseydiniz, Dünyanın her köşesinde, içinde tek bir soruyla ağlıyor olurlardı;
"Hiç kimse beni sevgiyi sevdikleri gibi kabul etmek ya da sevmek istemiyor mu?”
(tüm sevimlilikle özdeşleşen aşk, bilirsiniz. çünkü aşk bile yorumlandığı şekilde çarpıtılmış gibi görünüyor.)
Yani evet.
Benim dünyamda birçok şey paramparça. Bu yüzden daha sessizim. Bazen hayatımda değer verdiğim pek çok şeyle bağlantımı kaybediyormuşum gibi hissediyorum. Bazen unutuyorum ya da unutuluyorum. Bazen, geri döneceğimi bilerek, kimsenin beklediğini hissetmiyorum. Kimsenin de beklemeye ihtiyacı yok tabii. Sanırım bunu daha çok sanatımla ilgili bir bakış açısıyla söylüyorum.
Ama her şeye rağmen.
Benimle olan tek bir mum, daha da parlak yanmaya devam ediyor. Eskiden koca bir oda dolusu mumlarım vardı.
Önümde belirli bir yol olmasa bile ayaklarımın yürümeye devam etmesine yardımcı olan tek bir mum oldu. Görünür bir şey yok, ama görüyorum.
Nasıl?
Hayat.